Yeni bir aya girdik. Uzun ve yoğun geçen Ocak Ayı’ndan sonra yılın en kısa ayı bugün bizlere “merhaba” dedi.
Şubat Ayı’nın en önemli olayı Uğurlu Hastanesi ihalesi olacak hiç şüphesiz. En azından şimdiden öngörülen tek konu o.
Siyaset kulisleri ise hareketli.
Uğurlu Hastanesi yıllardır şehrin kanayan yarası. Konuyla ilgili çok yazı yazdık. 2021 yılının Şubat Ayı’nda da yine konuyla ilgili umutlanmıştık. 9 Şubat 2021 yılında suya düşen umutlar umarız artık 6 Şubat 2023’te yeşerir.
***
Yıllardır bir şekilde açılmasına engel olunan bir hastane var elimizde. Birileri ihaleye girecekken “aman sen girme ben girerim hallederim” denilerek, sonrasında ihaleye girilmeyerek ortada bırakılan bir hastane var. Yüzlerce alacaklısı, yüzlerce işsize iş olacak bir hastane. Şehrimizde insanlar sağlık için şehir dışına gidiyorlar. Belediye Başkanı Opr. Dr. Rahmi Galip Vidinlioğlu geçtiğimiz hafta katıldığı TV 366’da yayınlanan Gündem Özel Programı’nda bu sayıyı günlük 500 kişi olarak belirtmişti. “500 kişi yanında birer refakatçi ile gitse bu sayı bine çıkıyor, Karabük’te esnaf sevindiriyoruz” demişti.
Yıllardır insanlarımız şehir dışına ameliyat ve muayene olmaya gidiyor. Elimizde bu göçü tersine çevirecek bir hastane var. Uğurlu Royal Hopsital öyle sıradan bir hastane değil. Adı üzerinde uluslararası bir hastane. Ruhsatı da öyle sıradan ruhsatlardan değil. A sınıfı bir ruhsat. Türkiye’de sayılı ruhsatlardan bir tanesi. Başkan ruhsatla ilgili konuyu da güzel ifade etti. “Aynı tabancanın kılıfı gibi” dedi. Ruhsat ayrı satılamıyor. Satılsa da aynı özellikte bir bina yapma zorunluluğu var. Daha büyük bir şehre satılamıyor. Helikopter pisti olan bir hastane. 1991 yılında kurulduğunda da bölgede ve Kastamonu’da olmayan tıbbi tesisat bu hastanede vardı. Pek çok insan sağlık buldu bu hastanede. Sonrasında hastanenin sahibi Dr. Atıf Uğurlu, şehre dünya standartlarında bir hastane kurmaya karar verdi. Hastanenin ismi bu sefer Uğurlu Royal Hospital olarak belirlendi. 25 bin metrekare üzerine inşa edilen, 180 yataklı Uğurlu Royal Hospital bölgenin en iyisi, tıbbi anlamda en son teknoloji ile donatılmış tıbbi cihazlara sahip bir hastane idi. Bünyesinde bulundurduğu Nükleer Tıp Merkezi, Onkoloji Bölümü, Tüp Bebek Merkezi, Kalp Damar Cerrahisi Bölümü, 40 yoğun bakım servisi ile bölgenin en önemli hastanesi idi.
Sadece bölge için değil, Türkiye için iddialı bir hastane, ülkede özel hastaneler arasında ilk 20’ye girebilecek bir hastane idi. Dünya standartlarında bir hastane şehrimizde vardı. Şehrimiz, bölgemiz ve ülkemiz için bulunmaz bir nimetti bu hastane. Uğurlu Royal Hospital olsa idi, biz sağlık için çevre illere gitmeyecektik. Onlar bize gelecekti. Hatta amaç, iddia Türkiye’nin her yerinden şehre hasta getirmekti.
Ama ne yaptılar kumpaslarla hastaneyi yok ettiler. Sahiplerini hapse attırdılar. Zamanında Uğurlu Hastanesi’ne, ticari kaygılarla kurulan kumpas aslında tek bir kişiye değil, tüm şehre kuruldu. Bu şehrin çocuklarına, gençlerine, sağlık çalışanına, doktoruna, doktor adaylarına, yaşlısına, kalp hastalarına, kanser hastalarına, tüp bebek umudu yaşayanlara kuruldu. Hastanede çalışan doktorundan, hizmetlisine yüzlerce insana ve ailesine kumpas kuruldu. Hastane eski sahibi Dr. Atıf Uğurlu’nun röportajlarını okurken, dinlerken ve kendisi ile konuşurken bu kadarı da olabilir mi diyor insan. Bu kadarı da yapılır mı diyor. Hadi sana yaptılar, bu şehre, o hastanede çalışan yüzlerce insana, ailelerine nasıl yaptılar diyor insan.
***
Bu şehirde öyle olaylar yaşanıyor, bu kulaklar öyle şeyler duyuyor ki gerçekten tirajıkomik. Bir stand-upa konu olsa kahkahalarla gülersiniz, ağlanacak hallerimize. Yazdıklarıma kızıyorlar, bir de o duyduklarımızı yazsak şehirde neler olur bilmiyorum. Ben de sizinle biraz dertleşeyim iki satır dedim.
Neyse dönelim konumuza; yıllarca Uğurlu Hastanesi için gelen yatırımcılar da allem edilip kallem edilip kaçırıldılar. Hatta bir yatırımcı bu işleri halletmek için burada ev falan tutmuştu. O da gitti. Belediye Başkanı da televizyon yayınında biraz da içini döktü. Kendisine ihaleye gireceklerini söyleyenler olmuş, talip olanların olduğu söylenmiş. Sivil toplum örgütlerinden bahsedilmiş. Başkan onlara “10 yıldır neredeydiniz?” diyor haklı olarak. “İhaleye girmek isteyen girsin” dedi. Evet, bu şehrin böyle de bir özelliği var. Aslında bu çoğu sektörde yaşanıyor. Bir yer satılacağı zaman biri almaya kalkışırsa bir başkası da talip oluyor. Ama kimse talip değilse ara ki talipli bulasınız. Değişik bir memleket velhasılı kelam. Geçmiş ihale süreçlerinde biz de yazdık. Kızılay bu hastaneye talip olabilir dedik. Varlık Fonu var dedik.
Odalar ve Borsalar Birliği devreye girebilir dedik. Derneklerimiz var dedik. İş adamlarımız var dedik. Kimseden ses çıkmadı!
Amaç üzüm yemek olmalı. Uğurlu da yıllardır biraz da bu sorunlardan dolayı açılamadı. Oysa bir sonuca varıldığında herkes öncelikle rahat nefes alacak. Nefes Hastanesi SGK ile ilgili sorunlarını çözdü, şehir nefes aldı. Şehrimiz yaşlı bir nüfusa sahip, gittikçe de maalesef ki yaşlanıyor. Bu da ayrı bir sorun. İnsanların çok sayıda hastalıkları var. Şehrimizde hastane sayısının, doktor sayısının fazla olması bizleri daha umutlu kılar, daha özgür kılar, sağlık sorunlarımız başka şehirlere gitmeden çözülür. Paramız bu şehirde kalır. Esnafımızın yüzü güler.
***
Hele ki A sınıfı ruhsatı olan, helikopter pisti olan bir hastanenin şehrimizde olması sağlık turizmini de beraberinde getirir. Bu hastane bu şehre döviz bile getirir. Ama Dünya hedefi vizyonu ile kurulmuş bu hastanenin sağlık ekipmanlarının ona göre kurulması, fiziki alt yapısının ve teknik alt yapısının ona göre hazırlanması gerekiyor. Tanıtım ve pazarlamasının yapılması elzem. Artık dünyanın yeni trendlerinden dijital hastanecilik sisteminin uygulanması gerekiyor.
Hastaneyi iflas masasından almak ilk aşama. Ondan sonrası da meşakkatli bir süreç. Ama öncelik şu, şehrin kanayan yarasını durdurmak. Belediye ya da bir başkası bunu başarabilirse ne mutlu bizlere, ne mutlu şehre.
Tabi belediye bu ihaleye belediye şirketi üzerinden girecek. Konuyla ilgili de bazı çevrelerde soru işaretleri var. “Ya hastane olarak işletilmezse?” “Ya ranta kurban giderse?” diyorlar. Başkan “ruhsatla bina için tabancanın kılıfı gibi” dedi. Umarım tabanca kılıfından çıkmaz. Ben pek ihtimal vermiyorum, bu konuda bence şehrin içi rahat olsun. Tabi yine de tapuya bir şerh düşülebilir.
“Başkan 6 Şubat’ı büyük bir aşkla, şevkle bekliyorum, ben bu işe bu kadar emek verdim. O kadar kolay bırakmam” diyerek oldukça iddialı konuştu.
Biz de büyük bir sabırsızlıkla bekliyoruz ve artık bu sorun çözülsün istiyoruz.
Belki Uğurlu sayesinde şehre vurulan umut aşısı ile şehrin üzerindeki ölü toprağı bir nebze kalkar.
***
Bu ay içerisinde bir de, 8-11 Şubat tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşecek olan Dünya’nın en büyük beş turizm fuarından biri olan Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı (EMITT) var. Geleceğimiz turizm diyen şehrimiz de bu fuarda geniş bir katılımla yerini alır sanırım.
Tüm Dünyada turizm sektörü 2019 yılı rakamlarına ulaşmayı hedefliyor, 2023 yılında Türkiye bu hedefi bir üst kademeye taşımayı ve 55 milyon turist ve 45 milyar dolar turizm gelirine ulaşmayı planlıyor. Bizim de şehir olarak turizm adına hedeflerimiz vardır herhalde?
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın.
________________________________________
Objektifime Takılanlar
Şehirdeki tabelalar da turizmin unsurlarından birisi. Gelen turist o tabelalara bakıyor. Kaya Mezarları restore edilirken yön tabelasının da bir elden geçirilmesi gerekiyor. Aslında pek çok tabelamız yamalı bohçaya benziyor.